Genel

Acılar Merdiven Olduğunda; Yaratıcı Melankoli

‘Acı çekin ve mükemmelleşin..’ –Shakespeare

 

Yaratıcı melankoli; en özet hali ile  bir yandan acı çekerken bir yan da aşırı üretken olma hali anlamına gelir. Peki ya acı ile yaratıcılık arasında nasıl bir bağlantı olabilir ?

Buna en iyi yanıtı Freud arkadaşına yazdığı mektubundaki şu cümle ile verecektir; ‘Benim bir şeyler üretebilmem için acılar içinde kıvranmam gerekir. İnan ki son bir kaç gündür çok mutluyum ve tek bir satır dahi yazamadım..’.

Bir çok filozof depresyon ve melankoliyi şu zamanda olduğu gibi kötü bir hastalık olarak değil her insanın yaşamında var olması gereken olgunlaştırıcı bir deneyim olarak görmüştür.Örneğin Heidegger Farkında olsak da olmasak da, üstünde uzun uzadıya konuşsak da konuşmasak da bütün yaratıcı eylemler melankolik ruh haline aittir. Fakat bu melankolik ruh halindeki herkesin yaratıcı olduğu manasına gelmez demiştir. Heidegger’in bu katkısı ile birlikte depresyonda olan, acı çeken tüm insanların üretken olduğunu ve olacağını iddia edemeyeceğimizi de eklemek isterim. Ve kişinin yaşadığı olumsuz yaşantılar, travmatik deneyimler sonucunda içinde bulunduğu acı sayesinde, hayatının anlamına dair sorgulamalara giden ve bu sorgulamalar sonucunda ulaştığı cevapların; üretkenliğe, yaratıcılığa ve bir anlama dönüşebileceğine inanıyorum.

‘Çığlık’ adlı eseri ile ünlenen Ressam Edvard Munch; “Acılarım benim ve sanatımın bir parçasıdır. Onları benden ayırt edemezsiniz. Onların yok oluşu benim sanatımı da yok edecektir.” der. Acılarına bu denli değer veren, acılarını hayatına bir engel değil de hayatı için fırsat olarak gören geçmiş çağlardaki nitelikli sanatçılar, filozoflar, şairlerden sonra bulunduğumuz toplumdaki acıya yüklenen anlam arasındaki farkın belirginliği ise görmezden gelinemez. Belki de bulunduğumuz çağdaki üretkenliğin geçmiş çağlara göre epey az olması, acıdan sürekli olarak kaçan ve yegane amacının hazza ulaşmak olan bu kapitalist toplumun imalatıdır.

Yaşanılan acıyı azaltmanın en iyi yolunun o acıda anlam bulmaktan geçtiğini anladığımızda, bu acı ile baş etmek için bağımlılıklardan, dürtüsel cinsellik veya yeme davranışlarından, kendine zara verme gibi işlevsiz yollardan destek almaya ihtiyacımız kalmayacaktır belki de.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir