“Bilinçli hale getirilmemiş her şey kader olarak karşımıza çıkar.”
-Carl Gustav Jung
Bilimsel bir sonuca tekrar tekrar sınandığında ulaşıldığı gibi insan da kendisine dair bilgileri kendi tekrarlarından öğrenebilir.
Bir olgunun, belirli koşullar altında tekrarlanabilir biçimde aynı sonucu doğurması, onu bilimsel bir gerçeklik haline getirir.
Bu yüzden bilimsel yöntemin temelinde tekrar yatar.
Tekrarlanmayan bir gözlem, yalnızca bir varsayımdır.
Ancak yeniden ve yeniden sınanan, benzer şartlar altında aynı sonuca ulaşan gözlem, artık deneyimlenmiş ve doğrulanmış bir bilgidir.
Bilimsel yöntemin bu yapısı, insan psikolojisine dair anlayışımıza da ışık tutar.
Çünkü insan da, çoğu zaman kendine dair en temel hakikatleri, yineleyen deneyimleri sayesinde keşfeder.
Aynı ilişkide, aynı çatışmada, aynı duygu durumunun içinde bulur kendisini.
Dış dünya değişse de iç sahne benzer kalır.
Farklı yüzlerde, benzer hisleri deneyimler; yeni olaylarda eski acılar yeniden yankılanır.
Bu tekrarlar tesadüf değildir. Bilinçdışı, kendini tekrarın diliyle ifade eder.
Psikoterapi bu tekrarların izini sürmek, onların ardındaki bilinçdışı dinamikleri görünür kılmak için bir zemin sunar.
Bir kişinin yaşam öyküsünde anlam veremediği yerler, çoğunlukla tekrara düşen sahnelerde gizlidir.
Terapötik süreçte, kişi yalnızca anlatmaz—yeniden yaşar.
Aynı ilişkisel örüntüler, aynı savunma mekanizmaları, aynı arzular ve çatışmalar terapi odasında yeniden belirir.
Bu tekrarlar, bilinçdışının sahnelenme biçimidir.
Bir çocukluk deneyimi, yıllar sonra yetişkinlikte başka bir kılıkla kendini gösterir.
İşte bu yüzden terapi, yalnızca sözle değil, deneyimle de ilerler.
Freud’un “tekrarlama zorlantısı” (repetition compulsion) olarak adlandırdığı bu olgu, bireyin çözülmemiş çatışmalarını bilinçli olmadan yeniden sahnelemesidir.
Bilinçdışı, henüz anlaşılamamış olanı, çözülememiş olanı, tamamlanmamış olanı tekrar ettirerek görünür kılmaya çalışır.
Terapist, bu tekrarları anlamlandırmaya çalışan tanık ve eşlikçidir.
Her tekrar, geçmişe dair bir bilgi, bugüne dair bir işaret ve geleceğe dair bir olasılıktır.
Kendini bilmek isteyen birinin bu döngülerini fark etmesi gerekir.Kendini tanımak, sabit bir hedefe varmak değil; kendi merkezine doğru, her defasında biraz daha yaklaşmaktır.