Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB): Psikanalitik Bir Bakış
Obsesif Kompulsif Bozukluk Nedir?
Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB), kişinin zihnine istemsizce gelen, rahatsız edici düşüncelere (obsesyonlara) ve bu düşüncelerin yarattığı kaygıyı hafifletmek için tekrarladığı davranışlara (kompulsiyonlara) dayanır. Örneğin, sürekli ellerini yıkamak ya da eşyaları belirli bir düzende sıralamak gibi davranışlar, kişinin içsel huzursuzluğunu yatıştırmaya çalıştığı bir yol haline gelir. Ancak bu durum, kişinin günlük hayatını önemli ölçüde etkileyebilir.
OKB’nin Kökeni: Psikanalitik Bir Perspektif
Psikanalitik teori, OKB’yi bireyin çocukluk dönemindeki bazı duygusal çatışmalara bağlar. Sigmund Freud’a göre OKB, gelişimin “anal dönemi” olarak adlandırılan, çocuğun tuvalet eğitimi aldığı evrede yaşanan sorunlarla ilişkilidir. Bu dönemde çocuk, hem kendi kontrolünü öğrenmeye hem de anne-babasının beklentilerini karşılamaya çalışır. Eğer anne ya da baba, tuvalet eğitiminde aşırı katı bir tutum sergiler, çocuğu cezalandırır ya da ona sürekli özür dilemesini empoze ederse, çocukta suçluluk, cezalandırılma korkusu, öfke gibi duygular gelişebilir.
Bu duygular yetişkinlikte de varlığını sürdürerek OKB’ye zemin hazırlayabilir. Özellikle bastırılmış öfke, kişinin kendisine yönelir ve kontrol altına alınması gereken bir tehdit gibi algılanır. Freud, bu durumu “sadistik süperego” ile “mazoşist ego” arasındaki bir mücadele olarak tanımlar. Kısacası, kişi kendi kendisini yargılar ve cezalandırır.
Bastırılmış Öfke ve Kompulsiyonlar
OKB’de, kişinin bilinçaltında birikmiş öfke dışa vurulamadığı için kişinin kendisine yönelir. Bu durum, kişiyi içsel bir huzursuzluğa sürükler. Örneğin:
- Sürekli bir şeyleri düzenlemek, kontrol etmek ya da tekrar eden davranışlar sergilemek, kişinin bu öfke ve kaygıyı yönetme çabasıdır.
- Yüksek bir pencereden bakarken “Ya kendimi aşağıya atarsam?” düşüncesi, aslında kişinin bastırılmış öfkesinin bir dışavurumudur. Bilinçdışında ötekilere yönelik hissedilen bu öfke, kendisine zarar verme korkusuyla ifade bulur.
Bu tür düşünceler ve davranışlar, kişinin bilinçdışındaki çatışmaların birer sonucu olarak değerlendirilir. Örneğin, çocuklukta evde sürekli çatışma ortamında büyüyen bir çocuk, öfkesini ifade edemediğinde, oyuncaklarını ya da eşyalarını düzenleyerek kontrol sağlamaya çalışabilir.
OKB’de Sık Görülen Obsesyonlar ve Kompulsiyonlar
Obsesyonlar (takıntılı düşünceler):
- Pislik ya da mikrop bulaşmasından korkma.
- Başkalarına zarar vermekten korkma.
- Simetri ya da düzen takıntısı.
- Günahkar ya da şeytanca düşüncelere sahip olmaktan korkma.
Kompulsiyonlar (tekrarlayıcı davranışlar):
- Ellerini ya da eşyalarını sürekli yıkama.
- Kilit, ocak gibi şeyleri tekrar tekrar kontrol etme.
- Belirli bir sıraya göre yemek yeme ya da eşyaları düzenleme.
- Belirli kelimeleri, duaları ya da cümleleri tekrar etme.
Psikanalitik Psikoterapide OKB- Obsesif Kompulsif Bozukluk- Nasıl Çalışılır ?
Semptom -örn: obsesyonların, kompülsiyonların- bir sonuç olduğundan, buzdağının görünen kısmı olduğundan dolayı psikoterapide ilk amaç hiçbir zaman semptomu ortadan kaldırmak olmaz. Kişinin takıntılı davranışlarını ortadan kaldırmasına yönelik müdahalede bulunulmaz. Çünkü sorun semptom gibi görünse de aslında semptomlar kişiyi hayatta tutmaya, yaşamın getirdiklerine dayanmasına destek olmaktadır. Kişinin tutunduğu bu dayanağını elinden almak rahatsızlığın seyrini daha da ileriye taşıyabilecektir. Bu sebeple özellikle psikanaliz ve psikanalitik psikoterapiler kişinin ruhsallığındaki çatışmaları çözümlemesine, kişiliğinin genelinde bir onarım ve olgunlaşmayı hedefler. Psikoterapi sürecinin içerisinde bu semptomlar da kendiliğinden ortadan kalkmaya başlar. Psikiyatr ve Psikanalist Celal Odağ’dan bir alıntı yaparak bitirmek isterim;
“Saplantı nevrozunun (OKB) ilaçlarla iyi edileceği görüşünü paylaşmıyoruz. Çünkü yılları alan deneyimlerimiz medikal sağaltımla saplantı ve zorlantılarda geçici bir yumuşamanın ortaya çıktığını ama ilacın kesilmesinden sonra belirtilerin aynı şiddetle sürdüklerini bize göstermiştir.”
Sonuç
Psikanalitik bakış açısı, OKB’yi sadece davranışsal belirtilerle değil, kişinin geçmişindeki duygusal çatışmalarla da anlamaya çalışır. Bu yaklaşım, OKB’yi bir semptomlar bütünü değil, bireyin içsel dünyasında çözülmeyi bekleyen bir hikaye olarak görür. Tedavi sürecinde bu hikayenin çözülmesi, kişinin kendi duygularını daha iyi tanımasına ve başa çıkma yolları geliştirmesine yardımcı olabilir.
OKB üzerine yazdığım Bilimsel Araştırmama bu bağlantı üzerinden ulaşabilirsiniz;