Genel

Psikanalitik Kuram ile Yeme Bozukluklarının Anlamı

Yeme Bozukluğu Nedir ?

Yeme Bozuklukları anoreksiya nervoza , bulimiya nervoza  gibi psikiyatrik hastalıkların içinde yer aldığı bir tanı grubudur. Bu hastalıklar her ne kadar bedensel belirtiler ön planda olsa bile kaynağı psikolojik süreçlere dayanır.

Anoreksiya Nervoza Nedir ?

DSM-5’te  Anoreksiya, kilo alma ya da şişmanlama konusunda yoğun korku ve kilo alımını engelleyen ısrarcı davranışlar sonucunda kişinin gereksinimlerine göre enerji alımının kısıtlanması ve çok düşük vücut ağırlığına sahip olması olarak tanımlanmıştır.  AN’ye sahip kişilerin bazıları  sıkı diyet uygular, ara sıra kontrol kaybederek tıkınırcasına yemek yer ve ardından bu yediklerini kusarak çıkarır. Kişiler aldıkları besinlerin kilo yapıcı etkisini azaltmak için laksatif (ishal yapıcı) , diüretik (su atıcı) gibi ilaçlardan da destek alabilirler. Sonuç olarak kişi sağlığını tehdit edecek derecede zayıflar.

Bulimiya Nervoza Nedir ?

DSM-5’te Blumia, herhangi bir 2 saatlik süre içinde, çoğu bireyin benzer koşullar altında benzer bir süre içinde yiyeceğinden  daha fazla miktarda yiyecek yemek ve kendi kendine kusma gibi kilo alımını engellemek için tekrarlayan uygunsuz telafi edici davranışları olarak tanımlanmıştır. Anoreksiyadan farklı olarak kişi hafif kilolu ya da normal beden ağırlığındadır.

Psikodinamik bakış açısı ile Yeme Bozukluklarının Anlamı ve Kaynağı

Yeme bozuklukları çoğunlukla bedensel ve ruhsal değişimlerin ortaya çıktığı zorlayıcı bir süreç olan ergenlikte başlar. Aynı zamanda ergenlikte beynin yeniden yapılanması nedeni ile çocuklukta yaşanılan kaygılar, stresler, korkular yeniden yaşanır. Ergenin bu kaygıları ile başa çıkabilmesi için tıpkı bebeklikte olduğu gibi bir yetişkinin desteğine ihtiyacı vardır. Kohut’a göre YB’a sahip kişiler bebekliklerinde ebeveynleri ile aralarındaki bağı travmatik bir biçimde yaşamışlardır ve özellikle de ihtiyaçları sürekli olarak yanlış anlaşılmıştır. Bu nedenle de kendilerini bir bütün olarak hissedememişlerdir ve bu da boşluk hissine neden olur. Bu boşluğu da yemek ile doldurmaya çalıştıklarından söz eder.

Diğer yandan ergenin kendi kendini yatıştırma becerisine sahip olması gerekir ki bu da çelişkili bir biçimde ancak ebeveyninin çocuğun bu kaygıların uygun cevaplar vermesi (bebekliğinde de) ve onu yatıştırabilmesi ile sağlanabilir. Bebekliğinde bu destekleri alamayan ergen kendini yatıştırma yetisine sahip olamadığı için  bu zorlu duygularla başa çıkmak için ihtiyaç duydukları desteği yaşıtlarına (sosyal, romantik) yansıtır. Bu ihtiyaçları karşılanmadığında ise yemek, alkol, sigara, oyun vb. yatıştırıcı işlevi görür. Yeme bozukluğu olan kişiler ise bu ihtiyaçlarını insanlar ile karşılamayı reddetip kendi bedenlerine döndürürler.

Bir çocuğun benliğinin gelişmesi için iki ana ihtiyacı vardır; yüceltilmek ve büyüklenmeciliğinin aynalanması. Bu iki ihtiyaç çocuğun takdir edilebilir, sevilebilir olması, yeterli, başarılı olması gibi duyguları yaşamasını sağlayarak karşılanabilir. Yeme bozukluğu olan kişilerin bu ihtiyaçlarını bebeklik dönemlerinde çoğunlukla karşılanmamıştır. Bu nedenle bu kişiler yemek yemeyi redderek büyüklenmecilik ihtiyaçlarını karşılamaktadırlar. Kişi açlığa karşı koyabildiği için çok büyük bir şey başarmışçasına yaşar ve kendisini tüm güçlü hisseder. Bulimia Nervozada ise Anoreksiya Nervozadan farklı olarak kendisini değil bir başkasını yani yemeği yüceltme ihtiyacı yatar. Kişi onu yatıştıracak ona destek olacak ve ona şefkat, sevgi verecek ebeveynine duyduğu ihtiyacı yemek ile karşılamaya çalışır.  Anoreksiyaya sahip kişilerin çoğunluğu kendisini temelde güçsüz ve yetersiz görmektedir. Hastalık genellikle ebeveynlerinin isteklerini yerine getirmeye çalışan uyumlu kız çocuklarının ergenlik döneminde aniden inatçı ve negativist olmaları ile kendini gösterir. 

[box] Anne ile yeterince ayrışamamak yeme bozukluğunun en önemli nedenlerinden.[/box]

Diğer yandan YB sahip kişiler annelerinden yeterince ayrışamamış oldukları için yani anneleri ile çok iç içe (annenin fazla müdahaleci tavrı, anne ile abartı bir biçimde arkadaş gibi olma vb.) bir ilişkileri olduğu için kız çocuk yutulma kaygıları ve boğulma hissi yaşarlar. Ayrışmayı sağlayan tek etken anne değildir aynı zamanda babadır, çünkü baba anne ile bebeğin boğucu ilişkisini rahatlatan olarak o ilişkide 3. kişi olarak var olur. Babanın bu ilişkiye dahil olmaması ise anne kız arasında bu boğucu bir ilişki gelişmesine neden olur. Bu tür bir ilişki çocuğun yok olması anlamına gelir.  Dolayısıyla ayrışma ihtiyacı duyar.  Ayrışma ihtiyacını da yemeyi redderek sağlamaya çalışır. Çünkü yememek hala çocuksu bedene sahip olmaktır ve anneye benzememektir, anneden farklı olmaktır. Ve bazı kuramcılara göre çocuk kendi bedenine zarar vererek aslında annesinin bedenine zarar vermiş olur. Annesinin boğuculuğuna yönelik öfkeyi bu şekilde davranışa döker.

[box] Yeme bozukluğuna sahip kişiler bireysellik arayışındadır.[/box]

Bruch’a göre yeme bozukluğuna sahip kişi bedenini genellikle kendinden ayrı deneyimler ve bedeninin ebeveyne bağlı olduğunu düşünür. Bu kişiler herhangi bir özerklik,bireysellik duygusuna sahip değillermiş gibi hissederler, bedenleri üzerinde bile herhangi bir kontrolleri olmadığını düşünürler. Mükemmel kız imajının ise temeldeki güvensizlik duygusuna karşı bir savunma olarak geliştirildiği düşünülür. Yeme bozukluğuna sahip kişilerin anneleri, kız çocuğunu kendi uzantısı olarak görmektedir yani  kendi umutlarını, korkularını,hayallerini, beklentilerini ve fantezilerini ona yansıtmaktadır.  Fazla kontolcü anneye sahip olan kişi ihtiyaç duyduğu kontrolü, bireyselliği ve özerkliği ele almak için yemek yemeyerek, kusarak, zayıflayarak yani bedeni üzerinde kontrol kurmaya çalışarak ele almaya çalışır. Tüm bu çatışmalar bebekliğe dayandığı için bu davranışlar bilinçli olarak yapılmaz, farkında olmadan yapılır. Bilinçdışındaki çatışmalar davranışa dökülür. 

Winnicott bebeğin sağlıklı olarak gelişebilmesi için annenin bebeğin ihtiyaçlarını yeterince karşılayabilmesinin ve korunup kapsanbileceği, güvende hissedebileceği  bir ortam sağlayabilmesi gerektiğinden söz eder. Bu sağlanamadığında, çocuk bedensel ve ruhsal olanı anlamlandıramaz ve ayrıştıramaz ve  ikisi arasında da sınır çizemez. Jones’a  göre, anne çocuğun kendisinden ayrılmasına izin vermediğinde (kendi kararlarını almasına izin vermediğinde, onu ayrı bir birey olarak kabul etmediğinde vb)  ya da ihtiyaçlarını karşılama konusunda sorunlar yaşandıysa, çocuk kendisi ve diğeri arasında sınır çizmede zorlanır. Bu sınır çizememe sonucu çocuk dış dünyaya duyduğu ihtiyaç ile yemeğe duyduğu ihtiyacı birbirinden ayırt edemeyip, duygusal ihtiyacını yemek aracılığı ile karşılar.

[box] “Anoreksiya, kişinin kabul edilmesi güç olan tüm dürtülerini bedenine yansıtarak anneyi kontrol ettiği bir savunmadır.”[/box]

Anoreksiya Nervozaya sahip kişiler diğerlerine duydukları duygusal ihtiyacı reddederler ve bu ihtiyacı yemek ile karşıladıklarını beliritmiştirm. Bulimiyaya sahip kişiler anoreksiklerin aksine başkalarına duydukları reddedetmekte başarısızlardır. Bu nedenle olumsuz duyguları yatıştırmak için bir taraftan yiyeceklerle içlerini doldurmakta diğer taraftan ise kusarak bunu yeniden boşaltmaktadırlar.

Yeme Bozukluğuna sahip kişilere nasıl destek olabiliriz ?

YB sahip kişilerin temel meseleleri duygusal destek, eleştirilme, yetersizlik gibi kaygılar olduğundan dolayı  onlara alaycı ve eleştirel bir tavırla değil destekleyici bir tavırla yaklaşmak önemlidir. Genellikle baskıcı ve kontolcü ebeveynlere sahip olduklarından dolayı mümkün olduğunca kontrol etmeyerek, onların fikirlerine görüşlerine saygı duyarak,onların bireyselliklerini kabul ederek destek olabilirsiniz.

[box] Bedenleri ve kiloları hakkında hiç bir yorum veya tavsiyede bulunmayın.[/box]

Tedavi

Eğer bir yakınınızda YB olduğunu gözlemliyorsanız mutlaka alanında yetkin bir uzmana yönlendirmelisiniz. Destek alınmadığı taktirde ölüm ile sonuçlanma tehlikesi mevcuttur. Yeme bozukluklarının tedavisi için klinik psikolog ve psikiyatrist birlikteliği ile tedavi şarttır. Psikiyatrist stres ve kaygı gibi biyolojik kaynaklı problemler için ilaç desteği verebilecektir. Psikoterapi  yeme bozukluğu ve ona eşlik eden  diğer psikolojik rahatsızlıkların kişinin hayatındaki etkisini azaltabilir ve daha sağlıklı beslenme alışkanlıklarına dönme adına oldukça faydalı bir süreç olabilecektir.

 

Kaynaklar

Erbaş, S. (2015). Yeme tutumlarının nesne ilişkileri kuramı çerçevesinde incelenmesi.

Kocakaya, G. (2016). Yeme bozukluğu ile ilişkili olabilecek değişkenlerin incelenmesi (Master’s thesis, Sosyal Bilimler Enstitüsü).

 

Yazılanlarlar tanı ve tedavi amacı ile paylaşılmamıştır. Doğru tanı ve tedavi için lütfen uzmanlar ile bire bir görüşünüz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir